20 Aralık 2013 Cuma

Coğrafi Bilinç; Bütünüyle Dünyayı, Ülkesini , yaşadığı doğal ortamı ve içinde yaşadığı toplumu en iyi şekilde tanıyan onlardan en iyi şekilde yararlanmasını ve korumasını bilen insanların sahip olduğu kültürdür.
Coğrafi bilince sahip bir insan; vatanını, milletini, insanlığı, hayvanları, bitkileri, doğayı sever.onlara zarar verecek davranışlardan kaçınır. Onlara zarar vermeden en iyi şekilde yararlanmasını bilir ve   onların korunmasına katkıda bulunur.
Ben ülkemi seviyorum diyorsun arkasından ona zarar verecek davranışlar sergiliyorsun, çöpleri gelişigüzel çevreye atıyor, ağaçları kesiyor, hayat kaynağımız sularımızı kirletiyorsun bu nasıl bir sevgi! Ben hayvanları seviyorum diyor arkasından ava gidince atıcılığını geliştirmek için hareket eden her türlü canlıyı katlediyorsun!
Coğrafya sevgisi ve coğrafi bilgi her alanda insanlara rehberlik eder. İşte size coğrafyayı dolayısı ile de yaşanılan ortamı iyi bilmediği için yaşanan felaketlere birkaç örnek;
Askerlik mesleğinin simgelerinden Napolyon 1812 yılında dörtyüzbin kişilik ordusu ile Rus ordusuna değil de Doğu Avrupanın iklim şartlarını iyi bilmediği için ağır kış şartlarına yenildiğini biliyormuydunuz? Ya bizim ünlü Enver Paşa’nın 90 bin gencimizi, yeterli coğrafi bilgiye sahip olmadığı için  Allhuekber dağlarının sert kış şartlarında şehit vermemize sebep olduğunu. Bir büyük örnekte Hitlerden; Almanların 2.Dünya savaşında yaşadığı Rusya mağlubiyetinde Doğu Avrupa’nın kış şartlarının dikkate alınmaması temel etkendi.
Aynı şiddetteki depremde Japonya’da kimsenin burnunun bile kanamadığı depremde binlerce insanımızı kaybetmemizin sebebi yeterli coğrafi bilginin olmamasıdır. Marmara depreminde resmi kayıtlara göre 16 bin vatandaşımızı kurban verdik depreme. Suçlu kim peki? Başta deprem riski çok yüksek fay hattı yakınları yerleşmeye açan yerel yöneticiler, arkasından depremsellik dikkate almadan konut yapan müteahhit, mimar, mühendisler ve tabiî ki deprem bilinci yetersiz bütün insanlarımız.
Coğrafyayı sevmesek bile onun gösterdiği yoldan gitsek, onun gösterdiği ilkelere uygun hareket etsek Dünyamız daha iyi yaşanılabilir bir gezegen, ülkemiz daha zengin değerlere sahip bir yer olur. Biz sadece coğrafya bilimini  değil onun ortaya koymaya çalıştığı ve içinde yaşadığımız ihtiyaçlarımızı karşıladığımız doğal ortamı da sevmiyoruz. Baksanıza ülkemizin kaynakları ne kadar hoyratça kullanılıyor. Gelecek nesillere bırakacağımız coğrafi ortam mirasınız hiç de iyi değil. Ormanları sürekli yok ediyoruz, akarsuları, gölleri ve denizlerimizi sürekli kirletiyoruz, havayı ve toprağı yok ediyoruz.
Ben milletimle gurur duyuyorum diye haykırıyor arkasından herhangi bir yurdum insanı zor durumda iken yardımına koşmuyoruz. Kaçımız yeterinde kan bağışında, organ bağışında bulunup ta milletimin güzel insanlarına  yararlı olmaya çalışıyoruz? Millet sevgisi, İnsanlık sevgisi bu mu?
        
 Coğrafi bilinç kültürünü ne seviye de?,  kendinizi bir kontrol edin çevrenize, milletinize, insanlığa karşı ne kadar duyarlı davranıyorsunuz? Burada yaygın olarak yapılan hatalı yaşantılardan bazı örnekler vereceğim bunlardan ne kadar azı sise uyuyorsa coğrafi bilinciniz üst seviyede demektir. Gereksizce yanan bir ışığı söndürüyormusun?, dinlediğin müzik ses düzeyi nedeniyle çevreden tepki çekmiyormusun, kara dumanlar çıkaran aracı kullanmaktan kaçınıyormusun, piknik yaptığın sarfiye yerine çöpler bırakmıyormusun, sokağınızda yaptığınız düğün gürültüsünden rahatsız olmayanların sayısı fazla mı?, evinizde kullanmadığınız ürünleri özellikle kitapları yararlı olabilecek yerlere örneğin okulların kütüphanelerine bağışlıyormusun, doğa sevgisi ile dolu olduğunu söylerken kırda bayırda dağda taşta  gezerken yabani hayvanlara, doğal bitkilere zarar vermekten kaçınıyor musun, ozon tabakasına zarar verdiği için parfüm benzeri uçucu ürünleri kullanmaktan çekiniyormusun kendinle gurur duyabilirsin sağlıklı  bir Dünya ve ülkemiz için  sizin gibi yüksek karaktere sahip insanlara ihtiyacımız var. Bu davranışlar yeterli coğrafi kültüre sahip olduğunu ve coğrafyayı sevdiğini gösterir.
Hala ekonomik hayatımızdan söküp atamadığımız ilkel yaşam tarzı; Avcılık; dünya da ve ülkemizde çok sayıda insanın içinde yer aldığı bir yaşam şekli. Kimisi esas geçim kaynağı olarak, kimisi hobi olarak bir eğlence gibi gördüğü avcılık..İnsanların tarımı keşfinden önceki ilkel yaşam döneminde hayatta kalmanın tek şartı avcılığı iyi yapmaktan geçiyordu, binlerce yıl öncesinin yaşam şekli olan avcılığı terk etmenin zamanı gelmedi mi hala.  Dünyamızın çok dar alanlarında coğrafi şartlar üretim yapmaya elverişli olmadığı için avcılık zorunlu bir geçim kaynağıdır, örneğin tarımsal üretim yapma ve evcil hayvan yetiştirme imkanlarının bile bulunmadığı kutuplara yakın yerlerde hayatta kalmak ve o coğrafi ortamda yaşamak için başka şansınız yok. Üretim imkanları yapmaya uygun coğrafi ortamlarda insanların av hayvanlarına ihtiyacı yoktur, ihtiyaç duyduğu her türlü hayvansal ürünü kendileri üretebilir. Öyleyse ne diye güzelim canlıları katlediyoruz, bu nasıl hayvan sevgisi, doğa sevgisi. Hatta bunu bir ekonomik kazanç kapısı gibi görüp av turizmi adı altında para karşılığında ekosistemin zincirlerini oluşturan o güzelim geyikleri, tavşanları, bıldırcınları, keklikleri ve hatta avını hiçbir şekilde değerlendirmediği halde katlettiği çeşitli yabani canlıları göz göre göre yok ediyoruz. Gözünü kırpmadan önüne çıkan herhanbir canlıyı iyi bir atıcı olduğunu ispatlamak için  katledilen hayvanlar duyarlı insanların desteğini bekliyor.
Dünyanın neresinde yaşarsan yaşa, binlerce meslekten hangisi yerine getirirsen getir, coğrafi bakış açın kültür seviyeni belirler. Bütünüyle Dünyayı, Dünyanın siyasi yapısını doğal ortam özelliklerini tanımayanlar başta kendileri olmak üzere vatanına, milletine ve insanlığa fayda yerine hep zarar verirler.
Coğrafi bilinç sahibi insanlar doğal kaynakları korumasını ve ondan azami ölçüde yararlanmasını bilir. Doğal ortam özelliklerini tanımadan onu korumayı ve onda azami ölçüde yararlanmayı başarabilir mi? Elbette hayır.
Özellikle sorumluluk sahibi kişiler olmak üzere insanlığın ekseriyeti yeterli bilince sahip olmadığı için, artık evrenin incisi tek yaşam alanı mavi gezegenimiz yaşanılamaz bir gezegen olmaya doğru gitmekte. Eğer acil önlemler alınmazsa çok yakın bir zamanda insanlığı büyük doğal  felaketler beklemekte. Bugün bile Dünyanın çeşitli yerleri, sel, fırtına,aşırı yüksek ve düşük sıcaklıklara bağlı felaketleri yaşamaya başladı bile.
Sağlıklı çevre sağlıklı inanlarca sağlanır. Yaşadığı yerdeki havayı, suyu, toprağı kirleten av turizmi adı altında hayvanları katleden, gün boyunca eğlendiği piknik alanını kirleten ve oradaki ağaçlara zarar veren  insanlar sağlıklı kişiliğe sahip olabilir mi?
İnsanların yaptığı en büyük hata; ben tek başıma ne yapabilirim ki?, bir tek ben mi kirletiyorum? Baksanıza herkes piknik ateşini söndürmemiş? Dünyayı ben mi kurtaracağın, vb düşünceler. Bakın bir bayram töreninde yaşananlara; bando ekibi tören alanında geçit töreni yapmak üzere, ekipten birisi içinden “sadece ben çalmasam  ne olur ki” diye düşünmüş. Peki sonuç ne olmuş biliyor musunuz? Bandodan hiç ses çıkmamış. Öncelikle hatalı yaşantıyı sen yapmayacaksın, arkasından çevrende yapanları uyaracaksın.  Sen doğru davranacaksın, o doğru davranacak, biz doğru davranacağız ve hep birlikte hatalardan dönüp gelecek nesillere iyi bir dünya bırakacağız başka şansımız yok.
                   Emanet olarak sahip olduğumuz ülkemizi ve dünyamızın gelecek nesillere yaşanılabilir bir halde bırakılması için coğrafyayı çok iyi bilerek coğrafi bilincimizi artırmalıyız.


Coğrafya biliminin ve onunla kazanılan kültürün, insan hayatına kazandırdığı ayrıcalıklar vardır. Coğrafi kültür; bütünüyle Dünya'yı, ülkesini, yaşadığı doğal ortamı ve içinde yaşadığı toplumu en iyi şekilde tanıyan onlardan en iyi şekilde yararlanmasını ve korumasını bilen insanların sahip olduğu kültürdür.

Coğrafi bilince sahip bir insan; vatanını, milletini, insanlığı, hayvanları, bitkileri, doğayı sever ve onlara zarar verecek davranışlardan kaçınır. Onlara zarar vermeden en iyi şekilde yararlanmasını bilir ve onların korunmasına katkıda bulunur.

Coğrafi bilinç kültürümüz hangi seviyede?

Burada yaygın olarak yapılan hatalı yaşantılardan bazı örnekler vereceğim bunlardan ne kadar azı size uyuyorsa coğrafi bilinciniz o derece üst seviyede demektir. Şimdi hemen kendinizi bir kontrol ediniz ve şu sorulara cevap bulmaya çalışınız. Çevrenize, milletinize, insanlığa karşı ne kadar duyarlı davranıyorsunuz? Gereksizce yanan bir ışığı söndürüyormusunuz? Dinlediğiniz müzik ses düzeyi nedeniyle çevreden tepki çekmiyormusunuz? Kara dumanlar çıkaran aracı kullanmaktan kaçınıyormusunuz? Piknik yaptığınız mesire yerine çöpler bırakmıyormusunuz? Sokağınızda yaptığınız düğün gürültüsünden rahatsız olmayanların sayısı fazla mı? Evinizde kullanmadığınız ürünleri özellikle kitapları yararlı olabilecek yerlere örneğin okulların kütüphanelerine bağışlıyormusunuz? Doğa sevgisi ile dolu olduğunuzu söylerken kırda bayırda dağda taşta  gezerken yabani hayvanlara, doğal bitkilere zarar vermekten kaçınıyor musunuz? Ozon tabakasına zarar verdiği için parfüm benzeri uçucu ürünleri kullanmaktan çekiniyormusunuz? Cevaplarınız "evet" ise kendinizle gurur duyabilirsiniz. Sağlıklı bir dünya ve ülkemiz için  sizin gibi yüksek karaktere sahip insanlara ihtiyacımız var. Bu davranışlar yeterli coğrafi kültüre sahip olduğunuzu ve coğrafyayı sevdiğinizi gösterir.

Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayınız, binlerce meslekten hangisini yerine getirirseniz getiriniz, coğrafi bakış açınız kültür seviyenizi belirler. Bütünüyle Dünya'yı, dünyanın siyasi yapısını, doğal ortam özelliklerini tanımayanlar, başta kendileri olmak üzere vatanına, milletine ve insanlığa fayda yerine hep zarar verirler.

Coğrafi bilinç sahibi insanlar doğal kaynakları korumasını ve ondan azami ölçüde yararlanmasını bilir. Doğal ortam özelliklerini tanımadan, onu korumayı ve ondan azami ölçüde yararlanmayı başarabilir miyiz? Elbette hayır.

Özellikle sorumluluk sahibi kişiler olmak üzere insanlığın ekseriyeti yeterli bilince sahip olmadığı için, artık evrenin incisi tek yaşam alanı mavi gezegenimiz yaşanılamaz bir gezegen olmaya doğru gitmekte. Eğer acil önlemler alınmazsa çok yakın bir zamanda insanlığı büyük doğal felaketler beklemekte. Bugün bile dünyanın çeşitli yerleri, sel, fırtına, aşırı yüksek ve düşük sıcaklıklara bağlı felaketleri yaşamaya başladı bile.

Sağlıklı çevre, sağlıklı inanlarca sağlanır. Yaşadığı yerdeki havayı, suyu, toprağı kirleten av turizmi adı altında hayvanları katleden, gün boyunca eğlendiği piknik alanını kirleten ve oradaki ağaçlara zarar veren  insanlar sağlıklı kişiliğe sahip olabilir mi?

İnsanların yaptığı en büyük hata; "ben tek başıma ne yapabilirim ki", "bir tek ben mi hatalıyım" veya "dünyayı ben mi kurtaracağım" vb düşüncesine sahip olmalarıdır. 

Bir bayram töreninde, bando ekibi tören alanında geçit töreni yapmak üzere iken ekipten birisi içinden “sadece ben çalmasam  ne olur ki” diye düşünmüş. Peki sonuç ne olmuş biliyor musunuz? Bandodan hiç ses çıkmamış. Öncelikle hatalı yaşantıyı siz yapmayacaksınız, arkasından çevrende yapanları uyaracaksınız.  Siz doğru davranacaksınız, o doğru davranacak, biz doğru davranacağız ve hep birlikte hatalardan dönüp gelecek nesillere iyi bir dünya bırakacağız başka şansımız yok.

Emanet olarak sahip olduğumuz ülkemizin ve dünyamızın gelecek nesillere yaşanılabilir bir halde bırakılması için coğrafyayı çok iyi bilerek coğrafi bilincimizi artırmalıyız. Bu konuda bütün insanlara büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. 

İnsanlık (insan olma) bilincine ulaşamamış olanlar, coğrafî bilince de erişemezler. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder